Bahçeli merasimde yaptığı konuşmada CHP Önderi Kılıçdaroğlu’na yüklenerek “Hainden siyasetçi olmaz. Teröriste dayanak veren, terörün müsaadeden giden, kurşun atanlarla can ciğer olan adaletin ve hukukun hususudur. Teröriste terörist diyemeyenler siyasetçi olmadığı üzere bu vatanın, bu milletin gerçek evlatları da olamazlar. Terörist Demirtaş’a sahip çıkmanın insani misyon olduğunu açıklayan CHP Genel Lideri söylesin, bu açıklamayı yapmak insanlık mıdır? Bir teröriste adaletsizlik yapıldığını söylemesi nasıl tanım edilecektir?” sözlerini kullandı.
Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şu formda;
Siyaset sadece teorik kalıp ve şablon kavramlarla açıklanamaz. Siyaset sırf donmuş ve katılaşmış düsturlarla anlaşılamaz. Siyaset, dinamik bir süreçtir. Hayat mı siyaseti değiştirir yoksa siyaset mi hayatı değişime uğratır? Siyaset, hayatın olağan ve harikulâde akışı sırasında yığınak yığınak biriken karmaşık sıkıntıların insanları sürüklediği karmaşık problemlerden kurtarma fiilidir.
‘SİYASETİN KAYNAĞI HAYAT VE İNSANDIR’
Ne siyasetsiz bir hayat ne de hayatsız bir siyaset mümkündür. Hayat bedense, siyaset bu vücutta dolaşan kandır. Sıkıntının can alıcı noktası ve siyasetin devreye girdiği kademe da buradadır. Siyaset ve hayatı birbirinden ayırmak mümkün değildir.
Siyaset bir tek uyanık mütefekkirleri çeken bir alan olarak görülemeyecektir. İlkel bir insanın dahi ismini koyamadığı bir siyaseti yahut siyaset dürtüsü vardır ve bilinmektedir. Siyasetin kaynağı hayat ve insandır.
‘EŞYANIN TABİATINA TERS’
Büyük düşünür ve edebiyatçımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği üzere birtakım kapıların ardında durduğumuz içindir. Nerede durduğumuzu, açılmasını beklediğimiz kapıların neresinde duracağımızı bize gösteren siyasettir.
Gönüllere düşememiş bir fikrin siyaset kalıbına dönüşmesi ve insanları peşinden sürüklemesi eşyanın tabiatına aykırıdır.
Siyasetin de bir ahlakı ve bir çatısı kesinlikle vardır ve olmalıdır. Türkiye’nin aleyhine siyaset içinde olanlar dümeni kırık tekne üzeredirler.
Ufkun ötesindeki umut adasını görmek her şeyden öte bir hünerdir.
‘BU DURUM BİR TUZAKTIR’
Ahlakı ve maneviyatı olmayan hiçbir şey sürdürülebilir değildir. Siyasetin de bir ahlakı, aklı kesinlikle surette vardır ve olmalıdır. Bu durum bir tuzaktır, derin bir uçurumdur, tabanında ne olduğu bilinmeyen karanlık bir kuyudur. Bu tip siyasi anlayışlar yozlaşmakla kalmamışlar, yanlışa gömülmüşlerdir. İnsan bozuldu mu bunun devası yoktur, hamdolsun hiçbir insanımız bozuk değildir. Bir Türk dünyaya bedeldir.
‘DURUŞU YANLIŞ OLANIN SİYASETİ YANLIŞSIZ OLAMAZ’
Duruşu yanlış olanın siyaseti hakikat olamaz. Mantık süzgecinden geçmemiş, samimiyet imtihanını verememiş, vatanseverlik barajından geçememiş bir siyaset biçimi gerçek bir siyaset değildir, insanımıza hiçbir hayrı olmayacaktır. Dikkat edilmesi, uyanık olunması gereken önemli tehlike de budur. Basiret hayatı ve siyaseti hakikat okumaktır.
‘İNANDIĞI ÜZERE YAŞAMAYANLAR BİR MÜDDET SONRA YAŞADIKLARI ÜZERE İNANMAYA BAŞLAYACAK’
Basiret ile bekanın hudut sınırları pek çok yerde birbiriyle çakışmaktadır. Basiretsiz siyasetçinin zillette gelecek hayali kurması akıl tutulması ve ahlaki tükeniştir. Siyasi devşirmelerin baş ve vicdan hürriyetleri de maalesef askıya alınmıştır. Beşerde hürriyet olmazsa, şahsiyet tenavül etmeyecektir. Şahsiyet yoksa şuur da yoktur. Şuursuz bir siyaset çamurluktur, çirkinliktir. Kendi kendini yiyip bitiren neyse odur ve aynısıdır.
İnanç sahibi beşerler geride bıraktıkları yapıtlarla hatırlanıp hürmetle yad edilirler. Müptezellerin ve ihanetle ağız birliği yapanların milletimizin geleceğinde kelam ve yetki sahibi olması düşünülemez. İnandığı üzere yaşamayanlar bir mühlet sonra yaşadıkları üzere inanmaya başlayacaktır. Bu durum ağır bir sakatlıktır. Gücünü global mihraklar aldığını zanneden böylesi bir sömürüye istekli olan siyasetçiler zilletin tabanını boylamıştır. Bunlar kamyon farını görüp olduğu yere çakılan tavşan üzeredir.
Türkiye’de palavra, riya ve nifakı siyaset üslubu haline getirenlerin hedefi hisarımızda gedik açmak, kaleyi içten teslim almaktır. Birtakım siyasetçilerin beyni kendi kendini çoktan öğütmüş, vicdan vefatları de gerçekleşmiştir.
Türk milletinin kutlu iradesinden, tarihi ihtişamından bihaber olanların narkozlu demokrasi nakaratları demagojinin namesidir. Bunların siyasetlerinde ahlak yoktur, millet yoktur, dürüstlük yoktur, gelecek yoktur, vatandaşlarımıza huzur yoktur.