İstanbul’da bir restoranda garson olarak çalışan Hüseyin Ayğan (27) , 2020 yılında vücudundaki ağrıları nedeniyle gittiği hastanede, kemik kanseri olduğunu öğrendi. Bir süre İstanbul’da tedavi gören Ayğan, daha sonra memleketi Adana’ya ailesinin yanına döndü. Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’nde kemoterapi ve radyoterapi tedavilerini sürdüren Ayğan’ın hastalığı gerilemeye başladı. İddiaya göre, 5 ay önce evde izlediği bir televizyon programında kanser tedavisi yaptığını öne süren fitoterapi uzmanı doktor H.Ö.’yü dinleyen Ayğan, program sonrası doktoru aradı. Tedavi olmak istediğini söyleyen Hüseyin Ayğan, daha sonra söz konusu doktorun İstanbul’daki kliniğine gitti. H.Ö.’nün verdiği bitkisel ilaçları kullanmaya başlayan Ayğan’ın sağlık durumu kötüye gitmeye başladı. 3 ay önce durumu giderek ağırlaşan Hüseyin Ayğan, sevk edildiği Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı. Ayğan ailesi, bitkisel ilaçları oğullarına satan H.Ö. hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
‘İLAÇLARI İÇİNCE KANSERİ İLERLEDİ’
3 aydır oğlunun yoğun bakımda tedavi gördüğünü ve son günlerde durumunun kötüye gitmesiyle entübe edildiğini dile getiren Hikmet Ayğan, yaşananların sorumlusunun fitoterapi uzmanı doktor H.Ö. olduğunu iddia etti. Oğlunun hastalığının onun verdiği bitkisel ilaçlar nedeniyle ilerlediğini söyleyen Ayğan, “Oğlum televizyonda görünce aramış. O doktor da yanına çağırmış. Oğluma ‘seni iyileştireceğim’ deyip 10 bin lirasını aldı. Onun verdiği ilaçları içince kanseri 2’nci evreden dördüncü evreye çıktı. Doktordan şikayetçi olduk. Adalet yerini bulsun istiyorum. Bu vicdansızın yüzünden oğlum ölüm döşeğine düştü. Doktorlar durumunun kötü olduğunu, umudun bittiğini söylüyorlar. Oğlum gencecik. Ne istedi ondan?” dedi.
DOKTOR İDDİALARI REDDETTİ
Fitoterapi Uzmanı Doktor H.Ö. ise yaptığı yazılı açıklamayla hakkındaki iddiaları reddetti. H.Ö, açıklamasında şu ifadelere yerdi:
Hüseyin Ayğan, 25 Temmuz 2022’de İstanbul’daki muayenehaneme gelerek bize başvurmuştur. Hasta bize başvurduğunda 4’üncü evre kemik kanseriydi ve akciğerlere metastaz mevcuttu. Kendisine bakanlıkça onaylı bir takım bitkisel destekler kullanabileceğini önerdim. Önerdiğim ürünler iddia edilen yan etkiyi yapma ihtimali olmayan, bağışıklığı destekleyici, eczanelerde satılan gıda takviyesi ürünleridir. Bu ürünleri kullandıktan 1 hafta sonra hastanın birden kötüleştiği iddiası tamamen yalandır. Hastanın bizle görüştükten 1,5 ay sonra 10 Eylül 2022’de hastane başvurusundaki öyküsünde nefes darlığının olduğunu beyan etmiş, çekilen tomografide akciğerde çok sayıda kanser sıçramasının varlığı ve akciğerde sıvı toplanmasının varlığı görülmüş ve hasta yoğun bakıma alınarak 5 günlük tedavisi yapılarak taburcu edilmiştir. Yani bu olaylar hastanın bize gelişinden en az 1,5 ay sonra gerçekleşmiş, bitkisel tedavi sebebiyle hemen yoğun bakımlık olduğu iddiası kendi beyanınca da yalanlanmıştır. Hastalığın ilerleyiş süreci maalesef benzer kanser hastalarındaki gibidir. Bu noktada haksız, mesnetsiz, bilimsel temellerden uzak, iftira boyutuna varan iddialarla şahsım töhmet altında bırakılmıştır. Söz konusu iddiaların hiçbiri gerçek değildir. Konu tarafımızca da hukuka intikal ettirilmiştir. Hastanın ve yakınlarının acılarını anlıyor ancak bu acının onlara fevri bir şekilde tarafıma, hakka, vicdana sığmayacak şekilde haksızca saldırı hakkı vermediğini belirtmek istiyorum.
(Prof. Dr. Timuçin Çil)
‘KEMOTERAPİYLE FİTOTERAPİ BİR ARADA OLMAZ’
Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkolojik Kliniği’nde öğretim görevlisi Prof. Dr. Timuçin Çil ise yoğun bakımda olan Hüseyin Ayğan’ın hastalığının çok ilerlediğini belirterek, “Akciğerinde yaygın metastazları var. Solunum yetmezliği bulgularıyla takip ediliyor. Hikayesine baktığımızda bilimsel tedavilerini aldığı süreçte hastalığı gerilemiş. Fakat şu an durum aynı değil. Aktif tedavi alanlar, kemoterapi görenler, akıllı ilaç kullananlar da alternatif tıp yöntemlerini önermiyoruz. Hüseyin’de böyle bir durum olmuş. Kemoterapiyle, fitoterapi yöntemleri bir arada olmaz. Çünkü bu durum organ yetmezliğine neden olabiliyor. Biz hastalara hep bilimsel çerçevede doğru şeyleri sunuyoruz. Onlar bir umut arıyorlar. Bu umut arayışını yanlış yönlendirmemek lazım. Hastayı bilimsel çerçeveden uzaklaştıranlara önlem alınması gerekiyor” ifadelerini kullandı.