Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlendiği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“İktidarın kendi ürettiği problemleri çözme vaadi ile karşı karşıyayız ama politikalarında da herhangi bir değişim yok, nerede yanlış yaptıklarını göremiyorlar. Herhangi bir iktidar kendi sebep olduğu problemleri göremezse onları çözme ihtimali kesinlikle olmaz. Bugün hem bu iktidarın hem de ülkemizin en büyük probleminin burada yattığı kanaatindeyim.
3 haneli rakamları bulan enflasyon rakamlarının bu hale gelmesine kim neden oldu? Ne zaman Merkez Bankası rezervleri bu kadar eridi? Ne zaman faize bu kadar kaynak aktarıldı? Ortalama kira bedeli 5-6 bin lirayı, ortalama bir konut satış bedeli de 1,5 ile 2 milyon lirayı hangi dönemde buldu ve insanların ev alma hayalleri ne zamandan beri ortadan bütünüyle kalktı? Ben hep 50 liralık alıyorum diyen insanımız o paraya artık 2 litre benzin, mazot alamaz hale geldi. Bunun sorumlusunun kim olduğunu bulmak mecburiyetindeyiz.
“Krizi değil algıyı yönetme peşindeler”
Her 6 ayda bir yeni tarih veren Sayın Erdoğan ve iktidar partisi yöneticileri şimdi de 2023’ün ilk günlerine dair adeta hayal satmaya başladılar. Fakat artık milletimiz şunu çok iyi biliyor ki, problemlerin sebebi olanlar politikalarını değiştirmedikçe problemleri çözemezler.
Her hafta buradan feryat ediyoruz; ekonomi alev alıyor, kriz derinleşiyor; diye. Krizle mücadele etmesi gerekenler krizi değil algıyı yönetmenin peşindeler. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu hafta Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı konuşma bunu bir kez daha ortaya koymuş bulunuyor. Ekranda faizle mücadele ettiğini söyleyenler gerçekte ise ülkeyi Cumhuriyet tarihinin en büyük faiz borcuna mahkum edenler haline geldiler. Kim bu borç yükünü; milletin, devletin sırtına yükledi.
Herkesi ev araba sahibi yaptık deyip gerçekte bu ülkeyi tarihin en fazla icra dosyasına mahkûm eden başka bir iktidar hiç gelmedi. Ekranda; Türkiye’yi dünyanın en büyük ekonomisi yapacağız deyip gerçekte ülkeyi açlığa ve yoksulluğa mahkûm eden başka bir iktidar olmadı. Rakamlarla ve kavramlarla oynayarak bu ekonomiyi düzelteceklerini, halkı böyle ikna edeceklerini zannediyorlar. Düzeltemezler, düzeltemiyorlar da ama aksine problemlerimiz derinleşiyor.
“Çarklar işçilerimizi, çiftçilerimizi, memurlarımızı, gençlerimizi öğütüyor”
Son açıklanan resmi rakamlara göre Türkiye ekonomisi 2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 7,3 büyümüş. Bu büyüme refahı yaygınlaştıran milletimizi memnun eden bir büyüme değil. Ekonomi rakamsal olarak büyüyor gibi gözükse de toplumun geniş kesimlerinin bu büyümeden aldığı pay giderek küçülüyor veya halk daha da fakirleşiyor. Ekonomi Bakanı Sayın Nurettin Nebati de bizimle aynı fikirde olacak ki şu cümleleri sarf etti: ‘Enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik, biz bir yol ayrımına gittik, enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemde dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kar ediyorlar ve çarklar böylece dönüyor.’ Kendisi itiraf ediyor Türkiye’nin yüzde 90’ı bu sözde büyümeden pay alamıyor. Sayın Bakanın dönüyor dediği çarklar işçilerimizi, çiftçilerimizi, memurlarımızı, gençlerimizi öğütüyor. İktidarın kuvvetle çevirdiği bu çarkların arasında tüm milletimiz eziliyor.
Erdoğan iktidarının, zenginin servetine katkı yaparken fakirin kursağındaki ekmeğe göz koyan bir iktidar olduğu açıkça gözüküyor. İş başına geldiğinde sessizlerin sesi, kimsesizlerin kimsesi olduğunu söyleyen Erdoğan iktidarı, kendi ifadeleri ile; servet sahiplerinin hamisi, gelir dağılımındaki adaletsizliğin kondüktörü, yoksulluğun en büyük sebebi haline geldi. Bu model ekonomik değil siyasi bir tercihtir ve her tercihin bir sonucu ve bedeli vardır bu bedeli vatandaşlarımız ödüyor.
“Erdoğan, faizcilerin koruyucusu, rehberi olmaya devam ediyor”
Bankacılık sektörünün 4 aylık dolar cinsi net dönem karı son 19 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bankacılık sektörü 2021 yılı karı 92,8 milyar lira iken sadece 2022 yılının ilk 4 aylık karı 98,2 milyar lira oldu. Sektörün nisan ayında karı ise bir yıl öncesine nazaran yüzde 707,8 artmış. Akıl almaz. Bunun temel sebebi, çok açık. Millet faizle para kullanmasın diyenler, oynadıkları oyunla milleti perişan ettiler. Devlet, yüzde 26,36 faizle borçlanıyor, bankalar Merkez Bankası’ndan yüzde 14 faizle para alıyorlar ama bu hazineye yüzde 26 küsurla satılıyor, bu nasıl mantık. Para transferi böyle oluyor. Yaşanan her türlü ekonomik sıkıntının sebebi olarak faizi lobilerini gösteren Erdoğan, faizcilerin mihmandarı yani koruyucusu, rehberi olmaya devam ediyor.
Halkın gerçek dertlerine ve gündemine sırt çeviren Sayın Erdoğan, yıllar önceki tartışmaları yeniden gündeme getirerek kaybettiği desteği kazanmaya çalışıyor. Üzerinden onlarca hafta geçmesine rağmen o günlerde ortaya attığı iddiaları ispat edemeyen Cumhurbaşkanı; geçim derdini unutturmak için milletimizi hassas olduğu meseleler üzerinden manipüle etme, kışkırtma yoluna gidiyor.
İspat edemeyeceği iddialarla mütedeyyin insanlarımıza kendi dertlerini unutturmak isterken; bir yandan da ağza alınmayacak sözler sarf etmekten çekinmiyor. Kimlik çatışması ortaya koymaya çalışıyor. Endişem, bütün değerlerini kaybetmiş olmaktan mütevellit, altından kalkamayacağımız yollara tevessül etme ihtimalinin ortaya çıkması. Durduk yere problemler çıkarıyorlar. Irak müdahalesi, Meclis’in kabul etmemesine rağmen destek gördü, hava sahamız, limanlarımız ABD, İngiliz, Fransız silahlı kuvvetlerine açıldı. Suriye’ye müdahale etmek nemize gerekti? Bugün başımıza örülen çuval oradan başladı, şimdi bunu çözeceğiz diye atılacak adımlar Türkiye’nin tüm dünyadan tecrit edilmesine kapı açacaktır. Bunu kimse unutmasın.
İktidar da topluma ümit veremeyince, geçmişin travmalarını hatırlatarak; korku pompalamaya kalkmamalı. Korku ve kimlik siyaseti ile seçimleri kazanacaklarını zannedenler hayal kırıklığına uğrayabileceklerini de unutmamalılar. Bugün yaşadığımız ekonomik krizi, 9-10 yıl önceki olaylara bağlayan ve bunun üzerinden toplumu kutuplaştırmaya, kamplaştırmaya çalışan Sayın Erdoğan bilsin ki, bu sefer; önceki seçimlerde olduğu gibi toplumsal fay hatlarını; kimlikler, ideolojiler ve yaşam tarzları üzerinden harekete inşallah geçiremeyecektir.
Bu seçimin sonuçlarını hak çiğneyen muktedirler değil, yüz çevrilen milyonlar verecektir kanaatindeyiz, sağlayacaktır. Bu seçimi farklı kamu kurumlarından 4-5 maaş alan, kul hakkını gözetmeyenler değil; açlık sınırının altında aldığı maaşla sadece karın tokluğuna çalışan, geçinemediği için öğün atlamak zorunda kalan asgari ücretliler belirleyecektir. Bu seçimde bu ülkeyi, tapulu malı gibi gören zorbalar değil, yıllarca okumasına rağmen iş bulamayan, aile kuramayan, çalışmasına rağmen geçinemeyen, itibar görmediği için bu ülkeye küserek yurt dışına gitmek isteyen gençlerimiz etkili olacaktır. Bu seçimde milletin derdine sırt çevirmiş bu iktidarı değiştirecek, insanca bir yaşamak için adil bir düzen inşa edeceğiz diye ümit ediyoruz. Bu iktidarın milletten aldığı ne varsa milletimizin azmiyle yeniden kazanacağız.
“İktidar mensupları sahip oldukları lüks ve şatafatı bütünüyle kaybedecekler”
Her fırsatta milleti kazanımlarını kaybetmekle korkutanlar aslında kendi kazanımlarını, güç ve menfaatlerini kaybetmekten korkuyorlar, bunda da haklılar. Bu milletin şahsi kazanımını kimsenin elinden almasına izin vermeyiz. İktidar çevresinde öbeklenmiş bir avuç mutlu azınlık haksız kazanımlarını, torpil ve imtiyazlarını kaybedecekler. Bu seçimlerde iktidar mensupları sahip oldukları lüks ve şatafatı bütünüyle kaybedecekler. Erdoğan her zaman demagoji yaparak konuları çarpıtmaya çalışıyorlar. ‘Ülkemizde enflasyon sorunu yok fiili hayat pahalılığı var’ demiş, güler misin ağlar mısın? Enflasyonu, pahalılığı ortadan kaldırmıyor problemi çözmüyor. Eğer Goebbels hayatta olsaydı bu arkadaşlara sahip çıkardı, bu kadar farklı yaklaşımları başkaları ortaya oyamaz çünkü.
“Tüm kaynakları hızla tüketen bir Cumhur İttifakı var”
Ülkemizde fiili anlamda bir yönetim krizi var, nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar. Temel sebebi; bir konu olgunlaştırılmak isteniyorsa farklı fikirlerin de gündeme getirilmesi şart, aksi taktirde doğruyu bulamazsınız. Ama onların gündeminde bu yok. Ülkemizde tüm gerçeklere gözünü kapatmış, tüm kaynakları hızla tüketen bir Cumhur İttifakı var. Nereden geldiklerini unutan, nereye gittiklerini bilmeyenlerin sebep olduğu fiili gerçeklikle karşı karşıyayız. Biz tüm bu problemleri çözmeye talibiz ve 20 yılın bakiyesi tüm sorunları da kısa zamanda çözeceğimizden eminiz. Bizim hem Saadet Partisi olarak hem de 6’lı masa olarak ittifak ettiğimiz konuları gündeme getirdiğimizde milletimiz, sorunları nasıl çözeceğimizi bilecektir.
“Sıkıntıların sebebini de bunların nasıl çözüleceğini de biz biliyoruz”
Ekonomik, sosyal ve diğer tüm alanlarda karşı karşıya kaldığımız sıkıntıların sebebini de bunların nasıl çözüleceğini de milletimiz iyi bilsin ki biz biliyoruz, vakıfız bunlara. Milletimize seslenmek istiyorum bu yanlış gidişattan dolayı kimse karamsarlığa, umutsuzluğa düşmesin. Hepsinin üstesinden gelmek mümkün, yeter ki zihniyet değişsin bunları çözecek yeni kadrolar iş başına gelsin. Bu milletimizin doğrudan doğruya kendisinin vereceği bir karardır, kimse buna müdahale edemez. Bu fikirlerimizi bütün milletimize aktarmayı bir görev biliyoruz. ‘Tam tatmin olmadık.’ O zaman bundan önce yaşadığınız, şikayet ettiğiniz problemlerin içinde yaşamaya karar verebilirsiniz. Ama şikayet hakkınız olmaz.
20 yılda ülkeyi bu hale getirenlere yeniden biz bu görevi verelim demek, bu problemlerle yaşamaya razıyız manasına gelir. Ben milletimizin böyle bir yola tevessül edeceğine ihtimal vermiyorum.
“Aynı usulle iktidarı vermeyi bilin”
Artık, problemler altından kalkılamayacak boyutlara ulaştı. Her sahada problemimiz var, adalet bunların başında gelir. Adalete muameleler herkes tarafında kanıksandı. Eğitim bir keşmekeşe döndü; çocuklarımız imtihan yorgunu haline geliyorlar. Sağlıkta kadrolarımızda düşüş var, Sayın Cumhurbaşkanının ‘ne haliniz varsa görün’ tavrı birçok sağlıkçımızın memleketi terk etmesine vesile oldu.
Yüzde 70 civarında gencimiz, ilk fırsatta yurt dışına gitmeyi arzu ediyor. İktidara tavsiyemiz şu; nasıl ki barış içinde; iktidar bundan 19 sene önce size verildiyse aynı usulle, aynı yaklaşımla iktidarı vermeyi bilin. Direnmek size zarar verir. Ama direnmek en çok bu millete zarar verir. Bunu da herkes idrak etmek mecburiyetinde. Allah yar ve yardımcımız olsun. Bugünkü sıkıntılardan inşallah en kısa zamanda kurtulmayı hepimize nasip etsin.”
“Suriye politikası baştan beri yanlıştı”
Karamollaoğlu, Suriye’nin kuzeyinde olası bir askeri harekatı destekleyip desteklemeyecekleri ile ilgili soruya da şu yanıtı verdi:
“Suriye sınırı boyunca Türkiye’nin etkili olduğu bölgeler var. Ama Rusların Suriye hükümeti ile kontrol ettiği bölgeler de var, ABD’lilerin PYD ile kontrol ettiği bölgeler de var. Siz burada ben bu güçlerle de çarpışmaya da hazırım der ve buna girerseniz bu ciddi manada endişeye neden olur. Siz bir harekâta girmişsiniz, birtakım sıkıntılar yaşayınca adımlar atmışsınız, bunu atmayın demeyiz. Suriye politikası baştan beri yanlıştı. Bir zamanlar bakanlar kurullarını birlikte topladılar, ne oldu da birdenbire her şey ters döndü. İçine sürükleneceğimiz çatışmalara girmeden başımızı elimizin altına alıp düşünmemiz gerekiyor. Çok büyük problemlerle karşılamadan Suriye meselesinin çözülmesini temenni ediyorum.” (ANKA)